Yeryüzünün dengesi daha doğrusu dengesizliği bazı kuralsızlıklar üzerine kurulmuştur. Kuralsızlıklar üzerine kurulan yeryüzünün askerleri ve bu askerlerin hedefi olan insanlar vardır. İsrail tam da bu kuralsızlıklar ordusunun yasal mermisi olmuştur. Yasal mermi olup insanlığın ve dolayısı ile iç içe geçtiği Filistinlilerin başına bela olmuştur. 

Ahmet Kaya’dan dinlediğimiz Yusuf Hayaloğlu’na ait olan sözler tam da bu durumu özetler mahiyettedir. 

Fişlenmişim, adım-eşkalim bilinmekte.

Üstelik, göğsümde, yani tam şuramda,

Kirli sakalıyla

Bir eşkıya gezinmekte..

Filistinlilerin, insanlığın başına, göğsüne yani tam da yüreğine bir eşkıya gibi beladır İsrail. İsrail, tüm köşe başlarını tutmuş ve kaçar yol bırakmadan bela olmaya devam ediyor. Hem de elindeki yasal mermisi ile. Eşkıyalık dedik ama bu tabir az kalmakta çünkü eşkıyalık bile bir racona göre yapılmaktadır. Ama İsrail, yok etmek istediği kim varsa bahaneler bulup yok ediyor. Şairin deyimi ile:  

Adamın biri vurulmuş sokakta,

Cebinde adresim bulunmuş..

Ceplerde bulunan adreslerin bahanesi ile adresleri hartadan silmeye çalışıyor. Adresi oraya koyan kim, adrestekilerin sorumluluğu ne? Bunlara aldırış etmeden yapıyor bunu. Gerçekten de; “Nerden baksan tutarsızlık, Nerden baksan ahmakça!” Ahmaklık, Anadolu’da tam da bunu özetliyor. Tam olarak küfür olmayan ama aklı da yerinde olmayan, akıl yoksunu anlamlarında kullanılmaktadır. İsrail şu an bunu yaşamakta ve tüm insanlığı da yanına çekmeye çalışmakta. Bunda da başarılı olmaktadır. Ahmaklaşana bir dünya düzeni kuruluyor maalesef. Gerektiğinde yasal mermisini kullanmaktan çekinmeyerek bunu yapmaya devam ediyor. 

  İnsanlık ne yapmakta peki?

 Sadece bakıp kimi zaman mırıldanmakta kimi zaman ise içinden nefret duymaktadır. Sadece İslam camiasının meselesi olmadığı için insanlık kavramını kullanmaktayım. Çünkü insanlığa en çok muhtaç olan bir zamanlar İsrail idi. Ancak bunu çabuk unutup insanlığa ihanet etmeye devam ediyor. 

 İnsanlığın sevgisini yok etmek için kullanıyor yasal mermilerini. İhanet artık insanlık için sıradanlaşıyor bu nedenle. Ve gerçekten de insanlığın tadı yok ve yine gerçekten de şairin dediği gibi “ihanetin de adı yok”, tarifi yok. Çünkü söylemlerimiz, davranışlarımız artık anlam ifade etmeyecek kadar etkisizleşmiş durumda. Şair çok iyi özetliyor içimizden geçenleri: 

Sevdim, inanamayacağın kadar,

Sevdim seni esmer kız..

Kirpiklerimde çırpınan

Şu tuzlu gözyaşımda

İhanetin adı yok!

Neylersin ki çember daralmakta..

Şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim.

Yasal mermisiyle,

Bir komiser yaklaşmakta…

 Ama insanlık sevmeyi çoktan unutmuş durumda ve bu yüzden çemberi daralmaktadır insanlığın. İnsanlık daralan daha doğrusu kendisini boğmaya başlayan bu çemberden kurtulmanın yollarını aramakla meşgul iken “yasal mermiler” hep adrese teslim insanlığı yok etme çabasını sürdürmektedir. Ve insanlığın “başı belada” olmaya devam etmektedir. 

  Çünkü insanlığın üzerine değil yüreğine kan sıçramış durumda. Yürekler kanlı olunca yaşanan katliamlar görünmez, acılar hissedilmez olur. 

 Yürekler kanlı olunca başka yüreklerde yaşananlar kendisini ilgilendirmez olur. 

 Yürekler kanlı olunca çıkılması gereken sesler, sıkılması gereken yumruklar görevlerini ifa etmemiş olur. 

 Yürekler kanlı olunca “yasal mermiler” kan dökmede maharetlerini daha çok göstermiş olur. 

 Yürekler kanlı olunca “yasal mermiler” dil, din, ırk ayırımına bakmadan kadın, çocuk demeden, zaman ve mekân gözetmeden kan kusturmaya devam etmiş olur. 

 Yürekler kanlı olunca çırpınan diğer diğer yüreklere doğru akıtılan (Kirpiklerimde çırpınan/ Şu tuzlu gözyaşımda/ İhanetin adı yok!) gözyaşlarının anlamı kalmamış olur.

 Yürekler kanlı olunca susmak ve bağırmak arasındaki çizgi kalkmış olur. 

 Yürekler kanlı olunca “yasal mermiler” insanlığın başına bela olmaya devam etmiş olur. 

 Ne yapmalı? 

 Bu sorunun cevabını her yürek kendi içinde verebilme cesaretini göstermeli. İnsanlık için ben de varım diyebilmelidir. Uykusunu yarıda kesip başını belki de belaya sokmalı. Çünkü bela hep üstüne üstüne geliyorsa onu savmak için belaya bulaşmak gerekebilir.

 Neyse biz şaire kulak verelim ki katliamların, soykırımların en büyük yansıtıcısı yine söz ustaları olmuştur. Çünkü şair sanki Filistinli bir çocuk için yazmış gibidir bu şiiri. Onun bakışı ile bakıyor gibidir hayata. Onun yok edilme serüvenini tüm dünyaya haykırıyor gibidir. Onun göğe açılan avuçlarındaki dua gibidir. Aslında onun çaresizliği gibidir kanlı yüreklere doğru haykırdığı:

Başım belada!

Üzerime kan sıçramış doğarken.

Uykularım yarıda kalmış.

Başım belada!

Senelerce kuralsız yaşamışım,

Nere gitsem çaresi yok,

Nere gitsem yanmışım..